ATA BÖYLE BİNİLİR
Anneannem anlatıyor, köyümüzden birinin düğün alayına katılacağım ama gel gelelim Tayahmet deden at kunnacı diye atı vermiyor, o sırada da Tayahmet deden yola yani demiryolu işine gidiyor. Soğbabam eyer bulmuş atın üstüne eyeri koyuyor “gel kızım bununla git”diyor. Atı dörtnala kaldırdım. Hani televizyonda koşuyorlar ya öyle dörtnala diyor ah deyip iç çekerek eskilere dalıyor. Beni bindirdi ata Safiye kızım Kürüğün kıyıya kadar bir süreceksin atı dedi, kürüğün kıyıdan da süreceksin doğru köye geleceksin dedi. Öyle yaptım ertesi günü de Depeköye gelin almaya gittik. Azimeyi gelin getirdik. Gıyır ebegile oradan geldim dönerken attan düştüm ben Hasangilin Üsüyünağa bindirdi beni ata (Şebni) köye geldim. Ertesi günü dama baktım at tayı atmış, Soğbabama dedim at tayı bırakmış. Ne yapacağım diye üzüldüm .Babam “önemli olan bağrımın kabarması sen benim bağrımı kabartın önemli olan bu. Git çukura göm göm gitsin tayı” dedi.
Anneannem ile otururken birden bir ağıt tutturdu. Nedir diye bu bir Emine gelin ağıtı imiş. Başladı aklımda kaldığı kadar yazıyorum.
Yedi sene de sığır güttüm.
Eminem senin için
Selamlarmı yollayım güççük bacından
banada geleydin ölürmüydün acından
Niye gittin gurbet ellere, gurbet erlere
Baba beni niye verdin gurbete
Dayanamam hiç zaraf hil kadar
Arabaya da yükledirler dalı
Baba beni niye verdin gurbete
Vereydin köyün çobanına
daha çoktu bu kadar kaldı aklımda
Konuşmalar devam ediyordu birden bir ağıt daha uzunca bir ağıt yaktı.
Koyun gelir yata yata
Çamurlara bata bata
Gelin Ayşe'm suya gitmiş
Kollarını ata ata
Aman Ayşe'm yaman Ayşe'm
Dağlar başı duman Ayşe'm
Üç atım var biri binek
Binin arkadaşlar gidek
Gelin Ayşe'm suya düşmüş
Yasını tutmaya gidek
Aman Ayşe'm yaman Ayşe'm
Dağlar başı duman Ayşe'm
Koyun gelir yozuyunan
Ayağının tozuyunan
Gelin Ayşe'm sele gitmiş
Yanı çifte kuzuyunan
Aman Ayşe'm yaman Ayşe'm
Dağlar başı duman Ayşe'm
Yavaş yavaş söylerken ağıtı birden gözleri doluyor dalıp gidiyordu ah çekerek ah diyordu. Bazen yoruldun yeter diyordum kendi kendine uzaklara dalıp bir şeyler söylüyordu tam anlayamıyordum. Dedemin 18 çocuğu olmuş bunların çoğu ölmüş diye anlattı 2 oğlundan biri babam Çanakkale’ de Şehit düşmüş, Çocuğunun bir tanesi de cepheye giderken gemi batması sonucu vefat ettiğini anlattı, Halasının 1 tanesininde Depeköyde olduğunu ara ara ziyaretlerine gittiğini anlattı..Tekrar da da sormaya çekiniyordum. Anneannem doğmadan, Babası Çanakkale’ de Şehit düşmüş, aynı cepheden arkadaşı gelmiş sonradan Çankırı’ ya köye ziyarette bulunmuş, yıllarca gelip gitmeleri eksik olmamış kız olursa adı Safiye erkek olursa adı Mehmet olsun demiş vasiyette bulunmuş doğacak çocuğu için;
Anneannem; Hani eski Osmanlı hanımı ciddi sözü özü bilinen birisi
Köyde bulunan evimiz yandı o zaman tam 8 ev yandı diye anlatmaya başladı. 1-Kadirlerin evi dedi ve devam etti. 2- Osman Efendigilin evi, 3- Aliağagilin evi, 4-Kürt ebegilin evi, 5-Arapların evi, 6-Cebecilerin Halilin evi, 7-Tayların (bizimev), 8-Hatıpların evi, yandı dedi dizlerine vurdu üzüldü.
Hani konuşma konuşmayı açıyordu. Köydeki evlerinin çok büyük olduğunu kışın kar yağdığında mahalleyi toplardım. Kar atılacaktı. Alma (elma) çok evde, iğde yemişi, kırık nelbebi (leblebi), armut verirdim gençlere diyor gerçi gençlerde bizim evde kaşların karını atmak için can atarlardı. Birbirleri ile yarış ederlerdi. Diyor ve ekliyor gelenleri Torunların İbrahim, İdrisin Siddika, Topalların Hatça, Sülümanların Sefer, İzzetlerin Kırmızı Şerif, Devecilerin Ayşe, Seferlerin Hamide, Tufanların Zela, Muradın Karısı Hamide, gelirlerdi elbirliğiyle kaştan karı atarlardı. Dedi ,o günlere bir daha dalıp gitti.
Yine birgün bahçeye Galatlara gittim dedi. Heybeyi aldım omzuma çıktım alma (elma) ağacına elmalarıda anlatıyor iki elini yuvarlak yapıp hah bu kadar var diye elmaları bir bir itina ile heybenin gözüne koymaya başladım. Birden bire ne olduğunu bilemedim diyor ve anlatmaya devam ediyor birden kendimi çayın içerisinde buldum ağacın kökü çürümüş ben yukarı doğru çıktıkça boşalmış çürük ağacın kökü, aşağıdan Örsembelerin İnce Memet geldi , hemen yardım etmiş kalk yerinden ben seni köye götüreyim demiş, Memet ağa beni köye götürme bizim herif gübre çekiyor falanca yerde demiş. İki de eşek getirsinler yanlarında diye de tembih ettim , taşların üzerine düştüm ama ağaç dalları kuru olduğundan herhalde birkaç sıyrık vardı canım acımadı kalan elmaları topladım.Eşekler gelince ağacı kestik iki yük geldi ağaç hem elmaları hemde odunları eşeklere yükleyip eve döndük.
Anneannem anlattıkça anlatıyordu Alpsarı köyündeki kervan yoluna, Ilısılık köylülüri gelirmiş tahta getirirlermiş Kestirme yol olarakta Dolamacıların bunarından geçerler diye anlatmaya devam etti.Birgün Çankırı’ dan geliyorduk diyor. Mutfak masrafını giderdim aldım heybeyi doldurdum. Eşeğe yükledim 1970’li yılla kış soğuğu kar , tipi kıyamet, yolda yürümek imkansız bir gündü diyor. Oğlan vardı yanımda heybe omzumda köye doğru yürümeye çalışıyorduk dedim ya çok tipi ,kar, kış, kıyamet tufan koptu herhalde hava aynı öyleydi. Güdük abıca, Kocagöz abıca arkamızdan yetişti Güdük abıca Safiye dedi oğlanı bana ver de alıp eşekle hızlıca ben gideyim en azından barakada buluşuruz dedi. Hızlı bir şekilde yanımızdan ayrıldı gittiler.Giderken barakanın yerini tekrarladı Nalkoparan’ dan dedi nerde bu dedim sonra Dolmacıların bunarı dedi. Barakaya varınca Tayahmet deden önüme gelmiş benim dermanımda ha kesidi de kesildiydi önce kızdım bi başımıza gönderiyorsun bizleri diye sonra oğlan barakada deyince içim ferahladı birden biraz sonra barakaya geldim. Orda Hasan Çavuş, Muktarın Taybe varmış ellerim soğuktan donmuş ellerimi yudular. Uyuşmasın diye karla ovdular hareket ettirdiler. Ayağımda kürt çorabı vardı o beni soğuktan korudu. Sobanın arkasında yer verdiler. Çay da içtim o da iyi geldi . Biraz kendime gelince köye yola koyulduk evimiz kötüydü diyor o zamanki ev anlatıyor. Kar tufan tipi yağdığından hayatı doldurmuş, kaynatam çırpınıyormuş gelinde gitti oğlanda gitti, gitti gelmedi diye söyleniyormuş.Eve gelip bizleri görünce Yarabbi Şükür dedi kaynatam öldüğüme gam yemem artık demişti.Ah gidi günler ah.
Nedendir bilinmez laf lafı açıyor gidiyor bir keresinde Tayahmet dedem çevresindekilerle şakalaşıyormuş, anneannem bağırmış Hacı yeter gel artık diye Tayahmet dedem durur mu o da bağırmış git gözüm önünden derken biraz birbirlerine sertçe çıkışmışlar dedem bir ara gözüm görmesin seni gibisine, olay birden büyümüş Tayahmet dedemin ağzından çıkanları saymak ne haddine kimsenin, Anneannemde anlatıyor hacı hacı bu ev yandıktan sonra sen işe gidip geldin senin emeğin yok sen çek git gibisine birden dedem alevlenmiş sertçe ceketini sırtına aldığı gibi avula aşağı hızla inmeye başlamış sinirli sinirli küfürün biri bin ederek gitmeye merdivenlerden inmeye başlamış, tam kapıyı açıp dışarı çıkacak, Anneannem arkasından yüksek sesle bağırmış dan Hacı yemek yide öyle git demiş, Tayahmet dedem tamam demiş geri dönmüş bir öfke ve sinirle söylene söylene yukarı eve çıkmış yemekler yenmiş Anneannem anlatıyor. Deden diyor başköşeye kurulmuş rafta duran çaydanlığa bakmış eee yemekler yendi birde çay olsa yemekten sonra iyi gider demiş çayı da yaptım ikramda bulundum diyor o günlere dalıp gidiyordu ha bir ara demedim değil Anneanne dedem yemekten sonra küsüp gitmedi mi diye, yok dedi ne bende ne dedende küsme olmaz bizde diye hani bizlere kıssadan hisse güzel bir anı anlattı. Aklımda kaldığı kadar sirçülü lisan ettiysem affola.
07/02/2013
Ahmet YAKAR
Dostlarla elele hep birlikteliğe
Anneannem anlatıyor, köyümüzden birinin düğün alayına katılacağım ama gel gelelim Tayahmet deden at kunnacı diye atı vermiyor, o sırada da Tayahmet deden yola yani demiryolu işine gidiyor. Soğbabam eyer bulmuş atın üstüne eyeri koyuyor “gel kızım bununla git”diyor. Atı dörtnala kaldırdım. Hani televizyonda koşuyorlar ya öyle dörtnala diyor ah deyip iç çekerek eskilere dalıyor. Beni bindirdi ata Safiye kızım Kürüğün kıyıya kadar bir süreceksin atı dedi, kürüğün kıyıdan da süreceksin doğru köye geleceksin dedi. Öyle yaptım ertesi günü de Depeköye gelin almaya gittik. Azimeyi gelin getirdik. Gıyır ebegile oradan geldim dönerken attan düştüm ben Hasangilin Üsüyünağa bindirdi beni ata (Şebni) köye geldim. Ertesi günü dama baktım at tayı atmış, Soğbabama dedim at tayı bırakmış. Ne yapacağım diye üzüldüm .Babam “önemli olan bağrımın kabarması sen benim bağrımı kabartın önemli olan bu. Git çukura göm göm gitsin tayı” dedi.
Anneannem ile otururken birden bir ağıt tutturdu. Nedir diye bu bir Emine gelin ağıtı imiş. Başladı aklımda kaldığı kadar yazıyorum.
Yedi sene de sığır güttüm.
Eminem senin için
Selamlarmı yollayım güççük bacından
banada geleydin ölürmüydün acından
Niye gittin gurbet ellere, gurbet erlere
Baba beni niye verdin gurbete
Dayanamam hiç zaraf hil kadar
Arabaya da yükledirler dalı
Baba beni niye verdin gurbete
Vereydin köyün çobanına
daha çoktu bu kadar kaldı aklımda
Konuşmalar devam ediyordu birden bir ağıt daha uzunca bir ağıt yaktı.
Koyun gelir yata yata
Çamurlara bata bata
Gelin Ayşe'm suya gitmiş
Kollarını ata ata
Aman Ayşe'm yaman Ayşe'm
Dağlar başı duman Ayşe'm
Üç atım var biri binek
Binin arkadaşlar gidek
Gelin Ayşe'm suya düşmüş
Yasını tutmaya gidek
Aman Ayşe'm yaman Ayşe'm
Dağlar başı duman Ayşe'm
Koyun gelir yozuyunan
Ayağının tozuyunan
Gelin Ayşe'm sele gitmiş
Yanı çifte kuzuyunan
Aman Ayşe'm yaman Ayşe'm
Dağlar başı duman Ayşe'm
Yavaş yavaş söylerken ağıtı birden gözleri doluyor dalıp gidiyordu ah çekerek ah diyordu. Bazen yoruldun yeter diyordum kendi kendine uzaklara dalıp bir şeyler söylüyordu tam anlayamıyordum. Dedemin 18 çocuğu olmuş bunların çoğu ölmüş diye anlattı 2 oğlundan biri babam Çanakkale’ de Şehit düşmüş, Çocuğunun bir tanesi de cepheye giderken gemi batması sonucu vefat ettiğini anlattı, Halasının 1 tanesininde Depeköyde olduğunu ara ara ziyaretlerine gittiğini anlattı..Tekrar da da sormaya çekiniyordum. Anneannem doğmadan, Babası Çanakkale’ de Şehit düşmüş, aynı cepheden arkadaşı gelmiş sonradan Çankırı’ ya köye ziyarette bulunmuş, yıllarca gelip gitmeleri eksik olmamış kız olursa adı Safiye erkek olursa adı Mehmet olsun demiş vasiyette bulunmuş doğacak çocuğu için;
Anneannem; Hani eski Osmanlı hanımı ciddi sözü özü bilinen birisi
Köyde bulunan evimiz yandı o zaman tam 8 ev yandı diye anlatmaya başladı. 1-Kadirlerin evi dedi ve devam etti. 2- Osman Efendigilin evi, 3- Aliağagilin evi, 4-Kürt ebegilin evi, 5-Arapların evi, 6-Cebecilerin Halilin evi, 7-Tayların (bizimev), 8-Hatıpların evi, yandı dedi dizlerine vurdu üzüldü.
Hani konuşma konuşmayı açıyordu. Köydeki evlerinin çok büyük olduğunu kışın kar yağdığında mahalleyi toplardım. Kar atılacaktı. Alma (elma) çok evde, iğde yemişi, kırık nelbebi (leblebi), armut verirdim gençlere diyor gerçi gençlerde bizim evde kaşların karını atmak için can atarlardı. Birbirleri ile yarış ederlerdi. Diyor ve ekliyor gelenleri Torunların İbrahim, İdrisin Siddika, Topalların Hatça, Sülümanların Sefer, İzzetlerin Kırmızı Şerif, Devecilerin Ayşe, Seferlerin Hamide, Tufanların Zela, Muradın Karısı Hamide, gelirlerdi elbirliğiyle kaştan karı atarlardı. Dedi ,o günlere bir daha dalıp gitti.
Yine birgün bahçeye Galatlara gittim dedi. Heybeyi aldım omzuma çıktım alma (elma) ağacına elmalarıda anlatıyor iki elini yuvarlak yapıp hah bu kadar var diye elmaları bir bir itina ile heybenin gözüne koymaya başladım. Birden bire ne olduğunu bilemedim diyor ve anlatmaya devam ediyor birden kendimi çayın içerisinde buldum ağacın kökü çürümüş ben yukarı doğru çıktıkça boşalmış çürük ağacın kökü, aşağıdan Örsembelerin İnce Memet geldi , hemen yardım etmiş kalk yerinden ben seni köye götüreyim demiş, Memet ağa beni köye götürme bizim herif gübre çekiyor falanca yerde demiş. İki de eşek getirsinler yanlarında diye de tembih ettim , taşların üzerine düştüm ama ağaç dalları kuru olduğundan herhalde birkaç sıyrık vardı canım acımadı kalan elmaları topladım.Eşekler gelince ağacı kestik iki yük geldi ağaç hem elmaları hemde odunları eşeklere yükleyip eve döndük.
Anneannem anlattıkça anlatıyordu Alpsarı köyündeki kervan yoluna, Ilısılık köylülüri gelirmiş tahta getirirlermiş Kestirme yol olarakta Dolamacıların bunarından geçerler diye anlatmaya devam etti.Birgün Çankırı’ dan geliyorduk diyor. Mutfak masrafını giderdim aldım heybeyi doldurdum. Eşeğe yükledim 1970’li yılla kış soğuğu kar , tipi kıyamet, yolda yürümek imkansız bir gündü diyor. Oğlan vardı yanımda heybe omzumda köye doğru yürümeye çalışıyorduk dedim ya çok tipi ,kar, kış, kıyamet tufan koptu herhalde hava aynı öyleydi. Güdük abıca, Kocagöz abıca arkamızdan yetişti Güdük abıca Safiye dedi oğlanı bana ver de alıp eşekle hızlıca ben gideyim en azından barakada buluşuruz dedi. Hızlı bir şekilde yanımızdan ayrıldı gittiler.Giderken barakanın yerini tekrarladı Nalkoparan’ dan dedi nerde bu dedim sonra Dolmacıların bunarı dedi. Barakaya varınca Tayahmet deden önüme gelmiş benim dermanımda ha kesidi de kesildiydi önce kızdım bi başımıza gönderiyorsun bizleri diye sonra oğlan barakada deyince içim ferahladı birden biraz sonra barakaya geldim. Orda Hasan Çavuş, Muktarın Taybe varmış ellerim soğuktan donmuş ellerimi yudular. Uyuşmasın diye karla ovdular hareket ettirdiler. Ayağımda kürt çorabı vardı o beni soğuktan korudu. Sobanın arkasında yer verdiler. Çay da içtim o da iyi geldi . Biraz kendime gelince köye yola koyulduk evimiz kötüydü diyor o zamanki ev anlatıyor. Kar tufan tipi yağdığından hayatı doldurmuş, kaynatam çırpınıyormuş gelinde gitti oğlanda gitti, gitti gelmedi diye söyleniyormuş.Eve gelip bizleri görünce Yarabbi Şükür dedi kaynatam öldüğüme gam yemem artık demişti.Ah gidi günler ah.
Nedendir bilinmez laf lafı açıyor gidiyor bir keresinde Tayahmet dedem çevresindekilerle şakalaşıyormuş, anneannem bağırmış Hacı yeter gel artık diye Tayahmet dedem durur mu o da bağırmış git gözüm önünden derken biraz birbirlerine sertçe çıkışmışlar dedem bir ara gözüm görmesin seni gibisine, olay birden büyümüş Tayahmet dedemin ağzından çıkanları saymak ne haddine kimsenin, Anneannemde anlatıyor hacı hacı bu ev yandıktan sonra sen işe gidip geldin senin emeğin yok sen çek git gibisine birden dedem alevlenmiş sertçe ceketini sırtına aldığı gibi avula aşağı hızla inmeye başlamış sinirli sinirli küfürün biri bin ederek gitmeye merdivenlerden inmeye başlamış, tam kapıyı açıp dışarı çıkacak, Anneannem arkasından yüksek sesle bağırmış dan Hacı yemek yide öyle git demiş, Tayahmet dedem tamam demiş geri dönmüş bir öfke ve sinirle söylene söylene yukarı eve çıkmış yemekler yenmiş Anneannem anlatıyor. Deden diyor başköşeye kurulmuş rafta duran çaydanlığa bakmış eee yemekler yendi birde çay olsa yemekten sonra iyi gider demiş çayı da yaptım ikramda bulundum diyor o günlere dalıp gidiyordu ha bir ara demedim değil Anneanne dedem yemekten sonra küsüp gitmedi mi diye, yok dedi ne bende ne dedende küsme olmaz bizde diye hani bizlere kıssadan hisse güzel bir anı anlattı. Aklımda kaldığı kadar sirçülü lisan ettiysem affola.
07/02/2013
Ahmet YAKAR
Dostlarla elele hep birlikteliğe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder